UYUŞTURUCU MADDE- KULLANMAK VE BULUNDURMAK-ETKİN PİŞMANLIK
T.C.
YARGITAY
10. CEZA DAİRESİ
ESAS NO. 2009/13230
KARAR NO. 2011/56307
KARAR TARİHİ. 21.10.2011
> UYUŞTURUCU MADDE KULLANMAK VE BULUNDURMAK--İKRARI İLE KENDİ İŞLEDİĞİ SUÇU ORTAYA ÇIKARAN SANIK-- ETKİN PİŞMANLIK
5237/m.61,191, 192
ÖZET : Silah ve esrar bulundurduğuna dair ihbar üzerine, evinde ve samanlığında değişik kavanozlarla poşet ve bidon içinde toplam 131 gramdan ibaret esrar bulunan sanığın, bunları bahçesinde yetiştirdiği kenevirlerden elde ettiğini söylediği; sanığın bu fiili nedeniyle, orantılılık aykırı olarak, temel hapis cezasının alt sınır çok aşılarak belirlenmesi hukuka aykırıdır.
Adını açıklayıp uyuşturucu madde kullandığını söyleyerek, diğer sanığın yakalanmasına ve suçunun ortaya çıkmasına yardım eden sanığın cezasından, etkin pişmanlık hükmü uyarınca indirim yapılması gerekir.
Hükümden önce yürürlüğe giren kanun değişikliği uyarınca; uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmış olan sanık hakkında, cezaya hükmedilmeden sadece tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine ya da cezayla birlikte tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine hükmedilmesi öngörüldüğünden; gerekçesi gösterilmeden ceza, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin birlikte uygulanması hukuka aykırıdır.
Tedavi süresince devam eden denetimli serbestlik tedbirine, tedavinin sona erdiği tarihten itibaren 1 yıl süreyle devam olunacağı, sanığın davranışlarına ve rehber olarak atanacak uzmanın sunacağı raporlara göre bu sürenin üç yıla kadar uzatılmasına ancak infaz aşamasında karar verilebileceği gözetilmelidir. İnfazı kısıtlayacak şekilde “Cumhuriyet Başsavcılığınca bir uzman görevlendirilmesine” karar verilmesi hukuka aykırıdır.
Kanun hükmünde yer alan nedenlerden hiç biri bulunmadığı halde temel hapis cezasının üst sınırdan belirlenmesi hukuka aykırıdır.
Diğer sanığın soyut beyanı üzerine yakalandığında, ikrarıyla kendi suçunun ortaya çıkmasına hizmet eden sanığın cezasından, etkin pişmanlık hükmü uyarınca indirim yapılması gerekir.
DAVA : Dosya incelendi:
Gereği düşünüldü:
KARAR : A-) Sanık S. A. hakkındaki hükmün incelenmesi:
Yargılama sürecindeki işlemlerin yasaya uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdani kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipinin doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından; sanık ve müdafiinin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
1-) Silah ve esrar bulundurduğuna dair ihbar üzerine, evinde ve samanlığında değişik kavanozlarla poşet ve bidon içinde toplam 131 gramdan ibaret esrar bulunan sanığın, bunları bahçesinde yetiştirdiği kenevirlerden elde ettiğini söylediği; sanığın bu fiili nedeniyle, T.C.K.nın 3 üncü maddesinin 1 inci fıkrasında öngörülen “işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur şeklindeki kurala aykırı olarak, temel hapis cezasının alt sınır çok aşılarak 8 yıl olarak belirlenmesi,
2-) Adını açıklayıp uyuşturucu madde kullandığını söyleyerek, diğer sanık S.’ın yakalanmasına ve suçunun ortaya çıkmasına yardım eden sanığın cezasından, T.C.K.nın 192 nci maddesinin 3 üncü fıkrasında yer alan etkin pişmanlık hükmü uyarınca indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemesi,
3-) Adli para cezasının, 5083 Sayılı Kanun’un 1 inci maddesiyle 01.01.2009 tarihinde yürürlüğe giren Bakanlar Kurulu’nun 04.04.2007 tarih ve 2007/11963 Sayılı kararının 1 inci maddesi uyarınca Türk Lirası (TL) olarak belirlenmesinde zorunluluk
4-) T.C.K.nın 53 üncü maddesi uygulanırken, sanığın kendi alt soyu dışındaki kişilerle ilgili, bu maddenin 1 inci fıkrasının (c) bendinde öngörülen “velayet hakkıyla vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunma yetkisinden yoksun bırakılmasına karar verilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ve müdafinin temyiz itirazları bu sebeple yerinde görülmüş olduğundan, hükmün C.M.U.K.nın 321 inci maddesi gereğince bozulmasına, bozma nedenleriyle tutuklu kaldığı süreye göre sanığın salıverilmesine, başka suçtan hükümlü veya tutuklu olmadığı takdirde serbest bırakılmasının sağlanması için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazı yazılmasına,
B-) Sanık S. Y. hakkındaki hükmün incelenmesi:
1-) Hükümden önce 19.12.2006 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 Sayılı Kanun’la değişik 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191 inci maddesinde, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmış olan sanık hakkında, 1. fıkraya göre cezaya hükmedilmeden 2. fıkra gereğince sadece tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine ya da altıncı fıkranın yollaması uyarınca 1. fıkradaki cezayla birlikte 2. fıkradaki tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine hükmedilmesi öngörüldüğünden; gerekçesi gösterilmeden ceza, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin birlikte uygulanması,
2-) T.C.K.nın 191 inci maddesinin 4 üncü fıkrasına göre, tedavi süresince devam eden denetimli serbestlik tedbirine, tedavinin sona erdiği tarihten itibaren 1 yıl süreyle devam olunacağı, sanığın davranışlarına ve rehber olarak atanacak uzmanın sunacağı raporlara göre bu sürenin üç yıla kadar uzatılmasına ancak infaz aşamasında karar verilebileceği gözetilmeden, denetimli serbestlik tedbiri süresinin 1 yıl yerine 2 yıl olarak belirlenmesi,
3-) 5237 Sayılı T.C.K.nın 191 inci maddesinin 2. ve 3. fıkrası gereğince, sanık hakkında tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına hükmedilmesiyle yetinilmesi gerektiği gözetilmeden, ayrıca infazı kısıtlayacak şekilde “Cumhuriyet Başsavcılığınca bir uzman görevlendirilmesine” karar verilmesi,
4-) Kabule göre;
a-) T.C.K.nın 61 inci maddesinde gösterilen nedenlerden hiç biri bulunmadığı halde temel hapis cezasının üst sınırdan belirlenmesi,
b-) Diğer sanık S.’un soyut beyanı üzerine yakalandığında, ikrarıyla kendi suçunun ortaya çıkmasına hizmet eden sanığın cezasından, T.C.K.nın 192 nci maddesinin 3 üncü fıkrasında yer alan etkin pişmanlık hükmü uyarınca indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemesi,
SONUÇ : Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu sebeple yerinde olduğundan, hükmün C.M.U.K.nın 321 inci maddesi gereğince BOZULMASINA, 21.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.