Sorularınız İçin Bizi Arayın: - 0532 113 15 08
Dil Seçimi
Menü
Sosyal Medya
Ara

Satış Vaadi Sözleşmesine Dayalı Tapu İptali Ve Tescil

T.C.
YARGITAY
14. Hukuk Dairesi
ESAS NO :2008 / 13402
KARAR NO :2008 / 15284 

Dava satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil , ikinci kademedeki talep tazminat istemlerine ilişkindir.
Davalılardan Medine, davacı ile taşınmaz satış vaadi sözleşmesi düzenlendiğini, satışa diğer davalı Hüseyin’in rıza göstermediğini, taşınmazı kendisinin almak istediğini, onun üzerine tapuda diğer davalı Hüseyin’e satış yaptığını belirtmiş, davalı Hüseyin ise iyi niyetli malik olduğunu, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, tapu iptali ve tescil istemi reddedilmiş, istekle bağlı kalınarak 20.000,00 YTL tazminatın davalı Medine’den alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı temyiz etmiştir.
Hukukumuzda, kişilerin satın aldığı şeylerin ilerde kendilerinden geri alınabileceği endişesi taşımamaları, dolayısıyla toplum düzeninin sağlanması düşüncesiyle, satın alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir.. Bir tanımlama yapmak gerekirse iyi niyetten maksat, hakkın doğumuna engel olacak bir hususun hak iktisap edilirken kusursuz olarak bilinmesidir.
Belirtilen ilke, TMK’nun 1023. maddesinde aynen “tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur” şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024. maddesinde “bir ayni hak yolsuz olmak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz” biçiminde vurgulanmıştır.Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde huzur ve güvenli koruma, toplum düzenini sağlama uğruna tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır.
Somut olayda; kayıt malikinin mülkiyeti satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan hakkın bertaraf edilmesi kastiyle kötü niyetle kazandığı ileri sürülmüşse, malikin aynı hakkın yolsuz olarak tescil edildiğini bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi olup olmadığının araştırılması zorunludur.Burada, satış vaadi sözleşmesinin tapuya şerh edilip edilmediğinin önemi yoktur.Önemli olan, mülkiyet hakkı sahibinin satış vaadi sözleşmesini bilmesi gereken kişilerden olup olmadığının saptanmasıdır. 
Dava dosyasında toplanan delillerden, davalı Hüseyin‘in diğer davalı Medine’nin yeğeni olduğu, çekişme konusu taşınmazın bulunduğu kasabada ikamet ettikleri anlaşılmaktadır.Özellikle davalı Medine’nin 28.01.2008 tarihli keşif tutanağına geçirilen beyanından davalı Hüseyin’in davacı ile taşınmaz satış vaadi sözleşmesi yapıldığını bildiği halde taşınmazı tapudan satın aldığı görülmektedir. Bu haliyle, Türk Medeni Kanunun 3. maddesi gereğince durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen taşınmazın satış vaadi sözleşmesiyle davacıya satışının vaat olunduğunu bildiği halde tapuda satın alan diğer davalı Hüseyin’in iyi niyet iddiasında bulunma olanağı yoktur.
Mahkemece yapılan bu saptamalar doğrultusunda davacının mülkiyet aktarımı isteminin kabulü yerine bu istemin dosya kapsamına uygun düşmeyen bazı gerekçelerle reddi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 05.12.2008 tarihinde oy birliğiyle karar verildei.

Yorum Bırakın
Danışan Yorumları
Web sitemizdeki çerezleri (cookie) kullanıcı deneyimini artıran teknik özellikleri desteklemek için kullanıyoruz. Detaylı bilgi için tıklayınız.
Tamam
WhatsApp Destek Hattı
Google Yorumları