Sorularınız İçin Bizi Arayın: - 0532 113 15 08
Dil Seçimi
Menü
Sosyal Medya
Ara

Yabancı Mahkeme Kararının Tenfizi

YARGITAY
11. Hukuk Dairesi

ESAS NO : 2010/6541 
KARAR NO : 2011/17197

Taraflar arasında görülen davada Büyükçekmece 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 23/11/2009 tarih ve 2009/642-2009/1261 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Kamil Ersin Ortaç tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar vekili, müvekkillerinin, Almanya Ulm Ayelet Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi'nin 23. Kasım 2007 tarih ve 2 O 30/06 sayılı kararının tenfiz şartlarının oluştuğunu ileri sürerek söz konusu yabancı mahkeme kararının tenfizine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, Almanya Mahkemesi’nin tenfizi istenilen kararının, henüz kesinleşmediğini ve davanın görüldüğü Almanya Mahkemesi'nde müvekkilinin davadan haberdar edilmediğini savunarak açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, Almanya Ulm Ayelet Mahkemesi, 2. Hukuk Dairesi'nin, 23 Kasım 2007 tarih ve 2 O 30/06 sayılı kararının 28.04.2008 tarihinde kesinleştiği, davalının kararın verildiği Almanya Mahkemesi'nde vekili vasıtasıyla temsil edilmiş olduğu, Almanya ile Türkiye arasında kararların tenfizi konusunda karşılıklı uygulamaların bulunduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir. 
Davalı vekili kararı temyiz etmiştir. 
1- Dava tenfiz istemine ilişkin olup, davalı davada tenfizi istenilen yabancı mahkeme kararının usulünce kesinleştirilmediğini ve davada savunma hakkı verilmediğini savunduğuna göre, mahkemece davalının bu savunması üzerinde durulup yabancı mahkemede davalı tarafa usulüne uygun tebligat yapılıp yapılmadığı, kararın usulünce kesinleştirilip kesinleştirilmediği incelenip neticesine göre karar verilmesi gerekirken bu savunma üzerinde durulmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.
2- Öte yandan, dosyada davacılar vekilinin davacılardan Ümmü Gülsüm'den aldığı bir vekaletnameye rastlanılmamış ayrıca davacılar vekili de Ümmü Gülsüm'den alınmış bir vekaleti olmadığını ve Ümmü Gülsüm'ün öldüğünü belirtmiştir. 
Bu durumda, mahkemece davacı Ümmü Gülsüm'ün hangi tarihte öldüğü, davadan önce ölmüşse ölü kişi adına dava açılamayacağı, davadan sonra ölmüşse 6100 sayılı HMK'nun 77. (1086 sayılı HUMK'nun 67.) maddesi hükümleri nazara alınarak davacı vekilinin vekaleti olmadan bu davacı adına dava açamayacağı ancak mirasçılarından vekaletname sunabileceği veya mirasçıların davaya icazet verip davayı takip edebilecekleri gözetilip buna göre hüküm verilmesi için kararın bu nedenle de bozulmasına karar vermek gerektirmiştir. 
SONUÇ: Yukarıda 1 ve 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 16.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yorum Bırakın
Danışan Yorumları
Web sitemizdeki çerezleri (cookie) kullanıcı deneyimini artıran teknik özellikleri desteklemek için kullanıyoruz. Detaylı bilgi için tıklayınız.
Tamam
WhatsApp Destek Hattı
Google Yorumları